“Gazetecinin emeklisi olur mu?” sorusu ile karşılaştığım yıl… “Bal gibi olur!”… Oldum… Ardından, deli gibi kitap okuduğum bir yıl… Haftada bir roman veya öykü kitabı… Güzel havalarda Başkent parklarında, kötü..
“Gazetecinin emeklisi olur mu?” sorusu ile karşılaştığım yıl… “Bal gibi olur!”… Oldum… Ardından, deli gibi kitap okuduğum bir yıl… Haftada bir roman veya öykü kitabı… Güzel havalarda Başkent parklarında, kötü havalarda kütüphanede veya kafede… İşe gider gibi… Sabah 9 – Akşam 5 saatleri arası…
Ev ile Metro arasında bir okul var: Görme Özürlüler Okulu… Her sabah beyaz bastonlu yaşlı, genç, çocuk, kadın, erkek öğrencilerle karşılaşıyorum… Bir sabah bir düşünce belirdi kafamda: “Neden bir köşeye çekilip tek başıma kitap okuyorsun ki, arada bir bu beyaz bastonlu insanlara oku!”… Döndüm, okula gittim… “Hocam” dedim müdüre “Belirli günlerde, belirli saatlerde öğrencilerinize kitap okumak istiyorum, mümkün mü?”… Anlaştık… Haftada üç gün, birer saat… Okuma gurubuna katılan isteklilere, ödüllü öyküler okumaya başladım, öykü sonrası tartışmalar, eleştiriler, öngörüler…
Bir gün öğrencilere sürpriz yaptım, yıllar önce yazdığım öykülerden birini okudum, adı “Kırmızı”… Kız öğrencilerden biri “Kırmızı renk nasıl bir şey?” dedi… Çok zor bir soru; renkleri hiç görmemiş bir insana “kırmızı” nasıl anlatılır?
“Zeynep senin sevgilin var mı?”… Sustu… Yüzü kıpkırmızı… “Şimdi avuçlarınla yüzünü tut!”… Tuttu… “Avuçlarında ne hissediyorsun?”… “Sıcaklık”… “Evet yüzün şu an kırmızı, ateş rengi, sevginin rengi”… Şaşırdı… “Bayrağımızın rengi de kırmızı Zeynep… Trafik ışıkları da kırmızı”… “Neden?”… “Çünkü kırmızı çok dikkat edilmesi gereken bir renktir. Dikkat edilmelidir. Sevgi de kırmızıdır, alev alev… Çok dikkat edilmeli”… Zeynep daha çok kızardı, çünkü genç bir insan o!
Sahi, “insan” ne demek? İki kolu, iki bacağı, kafası, bedeni olan bir yaratık mı sadece?.. Bir kolu- bacağı- gözleri olmayan biri insan olamaz mı?.. Hele ki yaşadığı, doyduğu, üzerinde geleceğe yürüdüğü toprağı korumak için savaşan, kan döken, bacağını-kolunu kaybeden bir insan olamaz mı?.. Onlar insan sevgisinden, saygısından soyutlanmalı mı?.. 78 yaşına gelmiş Gazi’yken, bu dünyaya artık misafirken…
Pekiyi o misafirleri destekleyen, sevgi, saygı sunanlar; insan sevgisinden, saygısından soyutlanmalı mı? Onlara hakaret etmek tehdit etmek, değersizleştirmek, evlerine poşet içinde yarım ekmek ile salatalık bırakmanın anlamı nedir?
Salatalığı gönderen ve getirenin yüzleri, Zeynep gibi hiç kızaracak mı? Sanmıyorum…
Bir ricam var: Bugün de yoğurt bıraksınlar evime. O salatalıktan cacık yapayım, bari bir işe yarasın… Naneli, hafif zeytinyağlı, biraz tuzlu… Yanına bir de pilav çakarım… Yüzlerin hiç kızarmadığı bu günlerde 2 beyaz harika olur: Cacık ve Pilav…