Öyle gerçekler vardır ki, ne yaparsanız yapın üstünü kapatamaz, gölgeleyemez ve karartamazsınız. Tek çareniz saygı duyup kabullenmektir. Mesela AÄŸustos… Kelime anlamı “MuhteÅŸem” olduÄŸu gibi Türk tarihi için de, kazanılmış muhteÅŸem..
Öyle gerçekler vardır ki, ne yaparsanız yapın üstünü kapatamaz, gölgeleyemez ve karartamazsınız.
Tek çareniz saygı duyup kabullenmektir.
Mesela AÄŸustos…
Kelime anlamı “MuhteÅŸem” olduÄŸu gibi Türk tarihi için de, kazanılmış muhteÅŸem zaferlerin ayıdır.
Mesela:
Malazgirt Zaferi, Birinci Kosova Zaferi, Çaldıran, Mercıdabık, Mohaç, Otlukbeli, Conkbayırı, 1’inci ve 2’inci Anafartalar Zaferleri böyle gerçek zaferlerdir.
Konu Türkler olunca şu yadsınamaz bir gerçektir ki, Türkler tarihin her devrinde muharebe meydanlarında oynadıkları belirleyici ve üstün rolleriyle, hem Türklüğün, hem de büyük ölçüde dünyanın kaderini tayin etmişlerdir. Hiç şüphe yok ki Dandanakan (1040), Malazgirt (1071), Miryakefalon(1176), İstanbul’un Fethi(1453), 1. ve 2. Kosova Meydan Muharebeleri (1389/1448), Talas Savaşı (751), Varna Meydan Muharebesi (1444) ve Dumlupınar (30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Muharebesi) zaferleri böyle zaferlerdir.
Çünkü:
Dandanakan Zaferi; Büyük Selçuklu Devleti’nin kuruluşunu sağlamış, Malazgirt zaferi ise; Dünya tarihini değiştiren önemli dönüm noktalarından biri olmuştur. Eğer bu muharebeyi Türkler kaybetmiş olsalardı, büyük bir ihtimalle yüzlerce yıl Orta Asya’ya sıkışıp kalacaklardı. Bu yönü ile Malazgirt Zaferi, Anadolu’nun fethi ve ebedi Türk vatanı haline gelmesi sonucunu doğuran müstesna bir olaydır.
Bu zaferden yaklaşık 100 yıl sonra 1176 yılında kazanılan Miryakefalon zaferi de; Türklerin Anadolu’da kalıcı olmalarını sağlamıştır.
İstanbul’un Fethiyle birlikte de; Doğu Roma İmparatorluğu tarihe gömülmüş ve iki parça halinde olan Türk yurdu yani Anadolu ve Rumeli birleştirilerek bir bütün haline getirilmiştir. Bu bütünleşmeden doğan güç ilerleyen zamanlarda viyana kapılarına kadar dayanacak olan gücü oluşturmuştur.
Şüphesiz ki, bu zaferlerin en yenisi ve en parlağı da 30 Ağustos 1922’de kazanılan Dumlupınar Başkomutanlık Meydan Muharebesi Zaferidir. Çünkü bu zaferle, Anadolu’nun; Türk milletinin ezeli ve ebedi yurdu olduğu, dost ve düşman herkese (en iyi anlayacakları dilden) bir kez daha gösterilmiştir. Esasen Türk tarihine yeni ve çağdaş bir devlet hediye eden ana neden de işte bu büyük zaferdir.
Sözünü ettiğimiz bu büyük zaferlerin de, Balkan Harbi gibi büyük yenilgilerin de hepsi bizimdir, hepsi gerçektir ve günahı, sevabı, gururu ve utancı da bize, yani Türk milletine aittir.
Yani ne demek istiyorum?
Mesela Malazgirt’i kazanan Sultan Alparslan bir gerçektir.
Miryakefalon’u kazanan Sultan Kılıçarslan, Kosova Savaşını Kazanan Sultan Murat, Mohaç’ı Kazanan Sultan Süleyman, İstanbul’u alan Fatih de bir gerçektir.
Lakin Türk’ün son büyük zaferini kazanan ve son Türk Devleti’ni kuran Mustafa Kemal de buz gibi bir gerçektir.
Ne yazık ki, bu yadsınamaz gerçeği inkâra kalkışan ve 10 yıllardır 23 Nisan’ları, 29 Ekim’leri ve 30 Ağustos’ları görmezden ve duymazdan gelmeyi ve hatta engellemeyi alışkanlık haline getirmiş bir siyasi yönetimle karşı karşıya bulunuyoruz.
Bu, bizim gördüğümüz ve algıladığımız bir gerçektir.
Hatta aynı zihniyetin; Türk milliyetçiliğini gölgelemek için ümmetçiliği, Cumhuriyet’i gölgelemek için Osmanlıcılığı ve Atatürk’ü gölgelemek için de Abdülhamit’i ön plana çıkarmaya çalıştığı, 23 Nisan’ı gölgede bırakmak için, Kut Zaferi’ni parlatmaya yöneldiği, 19 Mayıs’ı gölgede bırakmak için 29 Mayıs İstanbul’un Fethini çok daha büyük törenler yaparak kutlamaya giriştiği ve nihayetinde 30 Ağustos’u gölgelemek için de 26 Ağustos Malazgirt Zaferi’ni ön plana çıkardığı bir gerçektir.
Lütfen yanlış anlaşılmasın, biz burada Malazgirt Zaferinin, İstanbul’un fethinin veya diğer muhteşem zaferlerimizin görkemli törenlerle kutlanmasından rahatsız falan değiliz. Kaldı ki hiçbir Türk evladı Türk zaferlerinin kutlanmasından rahatsız olmaz ve bilakis bahtiyar olur.
Fakat bilinmelidir ki, buradaki mesele ve amaç farklıdır.
Hak’kı söylemek Hakk’ın gereğidir.
Bu nedenle açıkça ifade ediyorum ki, amaç: Mustafa Kemal Atatürk ve onun ortaya koyduğu değerleri önce gölgelemek, sonra basitleştirmek, daha sonra aşağılayarak gözden düşürmek ve nihayetinde yok etmektir.
Hoşnutsuzluğumuz da işte bundandır.
Düşünün bir kere; Dandanakan olmasaydı Selçuklu devlet olabilir miydi, Selçuklu devlet olamasaydı Malazgirt olur muydu? Malazgirt olmasaydı Miryakefalaon; Miryakefalon olmasaydı 30 Ağustos Zaferi olur muydu?
Tabi ki olmazdı.
İşte gerçek bu.
Peki, ama bir gerçek daha var.
Eğer 30 Ağustos olmasaydı, bugün Malazgirt kutlanıyor olabilir miydi?
Onun için; ne Türk büyüklerinden birini, ne de Türk zaferlerinden birini gözlemek ve bir diğerini ezlemek tam bir tarih şuursuzluğudur. Çünkü hepsi bizimdir ve hepsi bizdendir. Hepsi aynı mayadandır ve hepsi de Büyük Türk Milleti’nin büyük komutanları, büyük yöneticileri ve büyük zaferleridir. Dolayısı ile biri diğerinin ikamesi veya alternatifi değildir.
Birileri çatlasalar da patlasalar da Türk ve dünya tarihinde buz gibi bir ATATÜRK gerçeÄŸi vardır. Aynı Alparslan gibi, Kılıçaslan gibi, Fatih, Yavuz ve Kanuni gibi… O gerçeÄŸi ne yapsanız yok edemezsiniz!
Nasıl ki, Malazgirt Alparslan’sız, Miryakefalon Kılıçaslan’sız, İstanbul Fatih’siz ve Mohaç da Kanuni’siz anılamazsa; Çanakkale, Sakarya, Dumlupınar ve Büyük Taarruz da Atatürk olmadan anılamaz. Diyanet İşleri Başkanı çatlasa da patlasa da ve hatta hutbelerde yasaklasa da, 30 Ağustos Atatürksüz olmaz. Ve Hiç kimse bu gerçeği değiştiremez.
Hani derler ya, yol üstünde bağı olanla güzel yâri olanın başı dertten kurtulmazmış. Bu nedenle en az 1000 yıllık yurdumuz olan Anadolu da, sahip olduğu stratejik değeriyle dünya güçlerinin hedefinde ve odağındadır. Daha dün Sevr’le denenmiş olan bölme ve parçalama hamleleri, Sağ-Sol, Türk-Kürt, Alevi-Sünni kavgaları çıkartılarak devam ettirilmiş ve daha dokuz yıl önce yaşanan hendek ve tünel operasyonlarında Kıbrıs Savaşı’ndan fazla canımıza mal olmuştur.
Bu haince hamlelerin tamamı Türk Milleti tarafından boşa çıkarılmıştır. Fakat Türk Milletine ve Türk Yurduna kurulan tezgâhlar bitmemiştir. Türk Milletini bölüp parçalama ve yok etme senaryoları şekil değiştirerek ve gelişerek devam etmektedir. Ülkemizi ve milletimizi bölüp parçalama senaryoları bugün de etnik ve mezhepsel çatışmalar üzerinden sürdürülmektedir.
Şu yalın bir gerçektir ki; Türk-Kürt ve Arap diyerek milleti ayrıştırmaya kalkışanlar aslında Malazgirt ruhuna ve Dumlupınar zaferine de saldırmaktadırlar. Böyle bir saldırı ise, ancak ve ancak Türk düşmanlarının işidir.
Büyük Türk Milleti, Anadolu’yu Kürtlerden almamıştır. Malazgirt’i de, Çanakkale’yi de, Miryakefalon’u da, Başkumandanlık Meydan Muharebesini de kendi canıyla, kendi kanıyla, kendi alın teriyle ve kendi bilek gücüyle kazanmıştır. Bu yönüyle Türklerin hiç kimseye bir borcu yoktur. En az 1000 yıldır etle tırnak olduğumuz Kürtler kardeşimizdir, lakin bölücüler de can düşmanımızdır. Araplar ise Türk’ün hiçbir kederine, sevincine ve hiçbir zorluğuna ortak olmamış, buna mukabil birçok kereler Türk düşmanları ile birlik oluşturarak kanımızı akıtmaktan ve canımızı almaktan geri durmamışlardır.
Bunlar bilenler için inkâr edilemez gerçeklerdir.
Ey Türk Milleti uyanık ol ve sakın unutma!
Tarihi değerlerimizi birbiriyle çarpıştırmaya çalışanların, birini diğerine göre üstün göstermeye çalışanların, birini gözlemeye ve diğerini ezlemeye çalışanların bilin ki, her kim olursa olsun Türk milletine karşı muhabbeti değil, garazı vardır.
Çünkü Türk çocuğunu; tarihi değerlerinden birine düşman, diğerini de sevdiğine pişman etmenin bu millete hiçbir faydası yoktur.
Sonuç mu?
Sonuç şu:
Büyük Türk Milleti hiçbir zaman “KeÅŸke Yunan galip gelseydi!” diyenlerin ve bunu diyenlerin yanında duranların safında yer almayacaktır. Ne yapılırsa yapılsın bu millet BaÅŸkomutan Gazi MareÅŸal Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında ve onun yeniden nurlandırdığı Türklük nurunun içerisinde yer alacaktır.
Kahraman Türk Ordusu’nu deÄŸiÅŸtirdiÄŸini, dönüştürdüğünü, millet ordusundan parti ordusuna evirdiÄŸini zanneden zavallılar… Siz ne Türk Milleti’ni, ne Türk Tarihini ne de Türk Askerini tanımayan zavallılarsınız. Ne yaparsanız yapın armudun dibine düştüğünü ve kahraman Türk Ordusu’nun da aslına rücu ettiÄŸini göreceksiniz. Hem de çok yakında göreceksiniz.
OÄŸuz Han’dan itibaren bütün Türk büyükleri nasıl ki geçen yüzlerce ve hatta binlerce yıla raÄŸmen hatırlanıyorsa Atatürk de aynı onlar gibi unutulmazlar arasına girmiÅŸtir. Siz ona garazı ve hatta düşmanlığı olanlar ise unutulup gideceksiniz. Bilesiniz ki, Yezit gibi bile hatırlanmayacaksınız.
Gerçek bir yıldız gibi parlamaya devam edecek; yılanlarınız, yalanlarınız ve yalancılarınız da aynı birer gölge gibi silinip kaybolacaktır.
Eğri cetvel kullananların kaleminden doğru bir çizgi çıkmayacaktır.
Mensubu olmaktan büyük bir onur duyduÄŸum, Åžanlı TÜRK Ordusu’na Sonsuz Selam ve Şükranlarımla, BaÅŸkumandanlık Meydan Muharebesi Zaferimiz kutlu olsun.