Son Dakika: Çanakkale Kara Savaşlarının 109. Yılında Şehitler Anıldı *** CHP’li Güneşhan: “Yaşasın Çanakkale Ruhu” *** Solotürk’ten Çanakkale Boğazı’nda Gösteri *** CHP’den 23 Nisan Çocuk Bayramı Kutlaması *** 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlaması *** Çocuklardan Kaymakam Abacı’ya Ziyaret *** Kerem Aktürkoğlu’nu Yedirmeyiz *** WhatsApp Haber Hattı: 05437951277

Biz Bize Yeter Miyiz?

Görünen o ki, deniz bitti! Sattık, savdık, kapattık, yandaşı kayırdık, kandaşı doyurduk ve sonunda sıfırı tükettik! Tükettik ki, halka avuç açar hale geldik! Şimdi AKP’li Cumhurbaşkanı: “Biz bize yeteriz” diyerek,..

Biz Bize Yeter Miyiz?
Yayınlanma: 831 Okuma

Görünen o ki, deniz bitti!
Sattık, savdık, kapattık, yandaşı kayırdık, kandaşı doyurduk ve sonunda sıfırı tükettik!
Tükettik ki, halka avuç açar hale geldik!
Şimdi AKP’li Cumhurbaşkanı: “Biz bize yeteriz” diyerek, halktan devlete bağış yapmasını istiyor…
Üstelik bu bağış kampanyası, bir de Milli Mücadele dönemindeki “Tekâlif-i Milliye” kararlarına benzetiliyor ki, sanırım Ulu Önderimiz Atatürk’ün manevi mirasından da yararlanılmak isteniyor.
Şaşırdık mı?
Hayır.
Çünkü AKP’yi ve stratejilerini yakinen takip edenler bilirler ki; kendilerini ne zaman rahat ve güçlü hissetseler; hemen Atatürk’ü, Türklüğü ve Atatürk’ün silah arkadaşlarını manevi yönden yıpratmaya ve itibarsızlaştırmaya çalışırlar. Ve yine bilinir ki, ne zaman sıkışsalar ve başka bir çıkar yol bulamasalar o zaman da Atatürk’e, Türklüğe ve onun manevi değerlerine sığınırlar.
Yani Tekâlif-i Milliye benzetmesi de, işte böyle bir dar gün sığınağı.
Unutmayın, aynı AKP zihniyeti kısa bir süre önce de, ÖSO’yu da Kuvâ-yi Milliye’ye benzetmişti.
Sayın Partili Cumhurbaşkanı’nın başlatmış olduğu kampanya, mahiyet olarak çok açık bir bağış kampanyasıdır. Yani aslında Tekâlif-i Milliye kararlarıyla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.
Nasıl mı?
Azıcık tarih bilenler bilirler:
1. Tekâlif-i Milliye kararları alındığında ortada henüz bir devlet bile yoktu.
2. Olmayan devletin bir merkez bankası ve maliyesi de yoktu.
3. Üstelik ülke işgal altında ve çok büyük bir ölüm kalım mücadelesi veriliyordu.
4. Hepsinden önemlisi ise, Tekâlif-i Milliye bir bağış kampanyası değildi…
Neydi?
Aslında zorunlu bir borçlanmaydı.
Halkımız da İstiklal yolunda, kendisine liderlik eden cesur yüreklere güvendi ve elinde ne varsa, çok daha fazlasını Milli Mücadele için tahsis etti.
Öyle ki, o buhranlı günlere rağmen kim ne verdi ise hepsinin hesabı tutuldu ve teslim edilen her şey için alacak makbuzu düzenlendi.
Sonra ne oldu?
Milli Mücadele zaferle sonuçlandı ve Türk milleti hakkı olan bağımsızlığına kavuştu.
Peki, geçmiş unutuldu mu?
Hayır.
Hiç uzatılmadı, 12 Nisan 1923’de bir kanun çıkarıldı, sayı numarası 327 idi.
İşte bu kanunla, halktan toplanan bütün yardımların bedeli, 1923-1926 yılları arasında halka geri ödendi. O günkü değeri tam 6 milyon 3 bin 663 liraydı…
Öyle görünüyor ki, her iki benzetme de abesle iştigal değilse bile, tarih bilgisi ve milli şuur yoksunluğunun bir sonucu olabilir.
Yani Tekâlif-i Milliye, bağış değil borçtu ve geri ödendi.
Kuvâ-yi Milliye ise Büyük Türk Milleti’nin bizatihi özünden çıkan bir ateşti. O’nu hiç kimse özellikle fonlayarak, eğiterek ve donatarak ve dahi kendi özel amaçları için kullanmak üzere kurmamıştı.
Siyaseten her konuda kabak gibi ayrıldığımız gibi, ne yazık ki bu bağış kampanyalarında da ayrıldık.
Birliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu netameli günlerde, ne hazindir ki bizzat Cumhurbaşkanı tarafından ayrıştırıldık!
Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı’nın başlattığı bağış kampanyasından daha önce, CHP’li belediyeler birer bağış kampanyası başlatmışlardı.
Ne oldu?
Sayın Cumhurbaşkanı kendi kampanyasını başlatınca, “Devlet içinde devlet olmaz” diyerek, belediyelerin bağış kampanyasını yasakladı ve bağış hesaplarını da dondurttu!
Pardon ama belediyeler zaten devlet kurumları değil mi? Bunların başkanlarını da, aynı Tayyip Bey gibi halk seçmedi mi?
Bundan önce başta AKP’li belediyeler olmak üzere hiç yardım ve bağış kampanyası düzenlenmedi mi?
Yani bu iş ilk defa mı yapılıyor?
Tabi ki hayır. En son “Konya için İyilik Vakti” sloganıyla başlatılan bağış kampanyası kimindi?
Şimdi CHP’li belediyeler için “devlet içinde devlet olmaz” diyorlar ve kızıyorlar ya…
O halde sormazlar mı adama:
E be muhterem, FETÖ’yü devlet içinde devlet yapan kimdi?
Şimdi Devlet’ten başkası yardım kampanyası düzenleyemez diyorlar ya…
Şimdi yine soruyoruz: Yahu iktidarınız boyunca “himmet” adı altında devasa bağışlar toplayan sizinle aynı menzile yürüyen FETÖ değil miydi? Bilmiyor muydunuz ve hatta sizler dahi himmet etmediniz mi? Himmeti de geçtim, ne istedilerse hepsini vermediniz mi? O zaman aklınız neredeydi? Neden engel olmadınız?
Diyelim ki, onda yanıldınız!
Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yemez mi?
Peki, şimdi halen daha, Menzil Cemaati bağış ve yardım kabul etmiyor mu? Neden engel olmuyorsunuz?
Yahu, yıllardır kurban derilerini Türk Hava Kurumu’nun toplaması tekeline muhalefet eden ve dahi mücadele eden siz değil miydiniz?
Şimdi bu yardım ve bağış kampanyalarını sadece Cumhurbaşkanı uhdesinde toplayarak, kendi tekelinizi kendiniz oluşturmuş olmuyor musunuz?
Hem kimin kime, neyi ve ne kadar bağışlayacağına (legal yapılar için) kim karar verecek? Devlet mi, yardımı yapacak kişinin vicdanı mı?
Eğer kararı verecek olan devletse, o zaman bu kişilik ve mülkiyet haklarına aykırı bir uygulama olmaz mı? Eğer öyle ise, bu yapılan zorbalık değil midir?
Uzatmayalım…
Çok sıkıntılı günler geçiriyoruz!
Siyasetçilerin bencilliği ve ihtirasları nedeniyle halk aynı bir kabak gibi ikiye bölünmüş durumda!
Kahvelere ve camilere varıncaya kadar neredeyse her şey ayrışmış vaziyette!
Üretim bitmiş, paralar ise suyunu çekmiş bir vaziyette!
Koronavirüs belası ortalığı kasıp kavuruyor!
Mülteci belası, Suriye bataklığı da cabası…
Evet, birlik beraberlik ve yardımlaşmaya en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerdeyiz.
İyi de toplumu bir araya kim getirecek?
Normalde Cumhurbaşkanı…
İyi de; bizdeki Cumhurbaşkanı normal değil ki, aynı zamanda AKP’nin de Genel Başkanı…
Yani bir bakıma AKP’lilerin Cumhurbaşkanı…
Daha doğrusu şu; Sayın Cumhurbaşkanı kanunen evet hepimizin Cumhurbaşkanı, fakat vicdani yönden hiçbir zaman toplumun tamamının Cumhurbaşkanı olmayı başaramamış bir isim.
Atatürk ve silah arkadaşları Tekâlif-i Milliye kararları ile Türk Milleti’ne hiç yoktan bir devlet hediye etmişlerdi.
Şimdi hükümet edenler ise, kuruluş değerleriyle kavgalı oldukları açıkça belli olan o devleti, ne yazık ki ayakta bile tutmakta zorlanıyorlar!
Bilmem ki…
Gerçekten, biz bize yeter miyiz acaba?

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.