Bugünlerde çocukluğumu daha çok özlüyorum. Hani insanın anavatanı aslında çocukluğudur der ya, Sevgili Doğan Cüceloğlu. Hah işte tam da bu dediği noktadayım. Yaz tatilleri sömestre tatilleri biz gurbette yaşayan memur..
Bugünlerde çocukluğumu daha çok özlüyorum. Hani insanın anavatanı aslında çocukluğudur der ya, Sevgili Doğan Cüceloğlu. Hah işte tam da bu dediği noktadayım.
Yaz tatilleri sömestre tatilleri biz gurbette yaşayan memur çocuklarının asla unutamadığı memleketimize gidip kendimizden olanlarla vakit geçirdiğimiz muazzam lezzetler içerirdi. Kısa geçen tatilleri daha fazla değerlendirebilmek için sabahları erkenden kalktığım, sıcacık sobanın çoktan odayı ısıttığı, hatta ocağa konan yemeklerin buram buram koktuğu, buz gibi havada bahçeye çıkıp elimi yüzümü yıkadığım o çivi gibi soğuk suyu bile özlüyorum bu günlerde.
Bahçeli olan anneannemlerin, babaannemlerin evlerini özlüyorum. Evlerin kapılarının dahi çift olduğu o ahşap, kagir evleri özlüyorum. Kuzenlerimle doya doya zaman geçirdiğim, hiç bitmesin dediğim oyunlarımızı özlüyorum. İsim şehirleri, elle yapılan kızma biraderleri, sıra beklemeyi, sabretmeyi, kahkahalarımızı özlüyorum.
Özellikle soğuk olan sömestre tatillerinde tek kanallı televizyondaki artistik buz patinaj şampiyonlarını seyretmeyi özlüyorum. Akşam ezanı okunduğunda oyunlarımızı tam da en güzel yerinde kesip eve koşmak zorunda olduğumuz günlerden bahsediyorum.
Üzerinde köpüğü ile satılan, genzimize kaçan leblebi tozunu, özellikle pazar sabahları herkes evdeyken edilen mis gibi kokan süt eşliğindeki kahvaltımızın lezzetini arıyorum. Gece anneannemin bizlere soyduğu o meyveleri, gece yatmadan önce acıkan karnımızı doyurmak için mis gibi ekmeklerin üzerine sürülen şekerli yoğurtları, salçalı ekmekleri özlüyorum.
Yaz tatillerindeki kapının önünden geçen dondurmacının dondurmalarını, macuncuların macununu, sokakta evcilik oynarken evlerimizden getirip yaptığımız salatanın tadını özlüyorum.
Babaannemlerin bahçedeki buz gibi akan tulumbayı, salın altındaki salıncağı, kaçak girdiğimiz kileri, kümesten topladığımız yumurtaları.. Yaza gelen bayramlarda arife gecesinden babaannemlerde kalıp bayram sabahlarında dedemleri babamları namaza gönderdikten sonra kurulan kahvaltı masalarını, bayramların olmazsa olmazı, Bursa’nın cevizli lokumunu, kat kat evlerde yapılmış ev baklavalarını.. Giydiğimiz bayramlıklarımızla topluca bayramlaştığımız anları, sonra toplu olarak gezilen akraba ziyaretlerini, Tahir amcanın bakkal dükkanından bize balonlar vermesini, harçlıklarımızla alınan kız kaçıranları ve daha nicelerini peş peşe geçiriyorum gözümün önünden.
Mahallelerdeki tek katlı iki katlı evleri özlüyorum, hatta zaman zaman basan kömür kokularını.. Anneannemin yumuşacık dizine yattığım anlarımı, kuzum deyişini belki hiç bir şey geri getirmeyecek biliyorum ama anılar da değil midir bizi ayakta tutan, değerlerimiz değil midir bizi biz eden?
Büyümek için can atarken çocukken aslında hata mı ettik, daha mı fazla doyasıya tadını çıkarabilseydik, farkına varabilseydim keşke demiyor muyuz hepimiz geriye bakınca zaman zaman..
Ama çocuktuk işte, hem de çok mutluyduk, tek derdimiz derslerimizdi ama şimdiki çocuklar kadar ağır değildi yükümüz. Sevgi kuşatmıştı etrafımızı, birlik vardı, beraberlik vardı. Yada biz çocuktuk fark edemedik etrafımızdaki büyüklerin dünyasını. Herkes üç aşağı beş yukarı aynı koşullarda yaşıyordu o dönemler.. Büyükler, gençler, torunlar aynı çatı altındaydı. Sobalı evlerde herkesin odası ayrıydı ama yemeklerde aynı sofralarda oturulurdu, küslükmüş, dargınlıkmış hiç bilinmezdi, bir ömür böyle paylaşılırdı. İyi ki o dönemlere denk gelmişim dediğim ve yeri doldurulamayan büyüklerimin torunları olmuşum..
Yaşarken anlamıyoruz belki hızla akan zaman içerisinde ama şimdilerde annelerimiz babalarımız hatta bizler büyüklerimizin yerlerini alıyoruz birer birer.. Evet artık hiç bir şey o eski zamanlardaki gibi lezzetli değil, belki bizler çocuklarımıza bu tarz anılar bırakamayacağız arkamızda, herkesin şu günlerde kendi özelini oluşturduğu sanal ortamlarda..
Ama sadece tek şeyi yavrularımızın yeğenlerimizin hatta torunlarımızın hayatlarında nasıl bir yer bırakacağımızı düşünmeliyiz. Onların hayatlarına, her anlamda dokunabilmeliyiz en samimisinden.. Ve hiç kimse köklerini asla unutmamalı, ancak köklerinizdir sizi bizi bu dünyaya bağlayıp yaşama
tutunabilmenizi sağlayan..
Sevgi hep daim olsun, var olsun içinizde, hem de her şeye rağmen…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.