Son Dakika: Çanakkale’de Kaçak Yapıyla Mücadele Hız Kesmiyor *** CHP Gelibolu’da Yeni Dönem Başladı *** Çanakkale’den Gazze’ye Güçlü Mesaj *** Hareketsiz Yaşam Alarm Veriyor *** WhatsApp Haber Hattı: 05437951277

Ne Günlere Kaldık Ey Oğuz Ata?

Bir 10 Kasım günü, bir askeri birliğimizde Ulu Önderimiz, Ebedi Başkomutanımız ve son Türk Devleti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anma etkinliği yapılıyor…. Yapılıyor ama bu etkinliğe katılmak zorunda olan..

Ne Günlere Kaldık Ey Oğuz Ata?
Yayınlanma: 33 Okuma

Bir 10 Kasım günü, bir askeri birliğimizde Ulu Önderimiz, Ebedi Başkomutanımız ve son Türk Devleti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anma etkinliği yapılıyor….

Yapılıyor ama bu etkinliğe katılmak zorunda olan genç teğmenlerden biri, ne yazık ki, yakasına Atatürk’ün rozetini takmayı reddediyor!

Bunu gören birkaç genç teğmenimiz ise bu saygısızca duruma tepki gösteriyorlar. Bu tepkiyi gören iki saygısız teğmen de bu rozet takmayan teğmene destek veriyorlar. Bu nedenle bir askeri birlikte hiç olmaması gereken olaylar oluyor. Aralarında bir arbede ve itiş kakış yaşanıyor.

Bu olay komuta kademesine aksedince de gerekli kanuni işlemler başlatılıyor ve haklı denmeden, haksız denmeden bu teğmenlerin hepsi ordudan atılıyor.

Tabi ordudan ihraç edilen bütün teğmenler de haklarını aramak ve görevlerine geri dönebilmek adına karşı davalar açıyorlar.

Açıyorlar ama, bu günlerde hukuk, bu konuda öyle bir karar veriyor ki, tam da “düşman başına” dedirten cinsten!

Ne oldu?

* Atatürk rozetini yakasına takmayı reddeden teğmen ve ona destek olan Türk düşmanı iki teğmen, Türk Ordusuna geri alındı!
(https://www.odatv.com/guncel/ihrac-edilen-tegmen-turk-silahli-kuvvetlerine-geri-dondu-120117835)

* Yakasına Atatürk rozeti takmayan, Türk düşmanı ve ümmetçi teğmene tepki gösteren Atatürkçü teğmenlerin ise, ihraç kararları devam ediyor!

İnsan; “bu nasıl bir hukuktur?” Diye sormadan edemiyor. Hukuk değil tabi ki, ama acı gerçek işte bu.

* Türk ve Atatürk düşmanı sözde teğmenler ordunun makbul personeli olurken! Eli kanlı PKK’lılar makul, Bebek Katili Terörist Elebaşısı “Önder” olurken; Türk Ordusunun Ebedi Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek bağlılıklarını ifade eden vatansever teğmenlerin ise, makdül ve mağdur halleri, ısrarla devam ettiriliyor!

Rahmetli Abdurrahim Karakoç’un dediği gibi:

“Ne günlere kaldık ey Oğuz Ata?
Türk’ün öz yurdunda Türk arıyorum!
Türk dedikleriniz dağlarda yata,
Türk’ün öz yurdunda Türk arıyorum!”

Lakin, bu yaşananlar bir tesadüf değildir!

Bu yapılanlar ne demektir, biliyor musunuz?

Ordunun içine, pimi çekilmiş el bombaları bırakmak demektir!

Sağlıklı bir vücuda, bilerek ve isteyerek ölümcül bir virüs bulaştırmak demektir!

Gayet uyumlu işleyen çarkların arasına, demirden bir çomak sokmak demektir!

Fiziksel olmasa bile, ruhsal bombalar!!!

Tıbbi olmasa bile, sosyal virüsler!!!

Fiziksel bir çomaktan çok daha etkili olan, hizipsel bir çomak!!!

Peki, bu çomaklarla yapılmak istenen şey ne, varılmak istenen menzil nedir?

Sürekli sinir uçlarımızla oynayarak, ne olsun istiyorlar?

Lafı dolandırmaya gerek yok.

İstiyorlar ki;

* Orduda daha çok kargaşa çıksın!

* Orduda daha çok fikir ayrılığı çıksın!

* Ordunun içinde daha çok kavga çıksın!

* Askerlerin arasında, daha çok disiplinsizlik yaşansın!

* Emir komuta zincirinde, daha çok emre itaatsizlik olsun!

Olsun ki, yüzyıllardır kıramadıkları o kemik yapı kırılsın!

Olsun ki, Türk Ordusu savaşma yeteneğini kaybetsin!

Kaybetsin ki, Türk Yurdu’nu savunamasın!

Savunamasın ki, Türk Milleti’ni koruyup kollayamasın!

Ordusuz bir devlet ve özgür de bir millet düşünülemeyeceğine göre…

İstiyorlar ki Türk yok olsun!

İşte sırf bunun için, Türk; bilinçli ve sistemli olarak olarak “kendi öz yurdunda garip, kendi öz vatanında parya” durumuna indirgenmektedir!

İşte sırf bunun için, değersizleştirmekte ve sürekli olarak hakir görülmektedir!

İşte sırf bunun için, Türk Yurdu’nda Türk’ten başka ne kadar farklı etnik kökenli varsa hepsi yüceltilmeye çalışılmaktadır!

Hak’kı söylemek Hak’kın gereğidir. Haksızlığa karşı susmak da dilsiz şeytan olmaktır. Bu nedenle bilenlerin, bilmeyenleri ne pahasına olursa olsun, uyandırma ve ikaz görevi vardır.

Ordumuzla ilgili, böylesine garabet kararlar alabilen Hakimler, bilin ki bizden değildir.

Böylesine sıkıntılı kararların çıkması için gayret gösteren siyasetçiler, bilin ki bizden değildir!

Bizi bölenler, bizi aşağılayanlar, bizi aldatanlar ve bize ihanet edenler!!!

Makamları ve mevkileri ne olursa olsun bizden değildir.

Böylesine tehlikeli bir durumda ise, Türk Milleti’nin; kendisine zarar verenlere karşı, nefsi müdaafaa hakkı vardır.

Bu hak, anasının ak sütü kadar meşru ve kader kadar da mutlak bir haktır.

Türk milleti bu durumu mutlaka düşünmeli, işin işten geçmesini beklememeli, bir an önce aklını başına almalı: Ordusuna, Devletine ve İstiklaline sahip çıkmalıdır.

Çünkü Ordudan atılanlar, yalnızca bu teğmenlerimiz değildir. Onlarla birlikte yerlere çalınan şey: Türk’ün milli kimliği, ülküsü, töresi, devlet anlayışı, istikbali ve istiklalidir!

Yere çalınan şey, Türk’ün ta kendisidir!

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.