Son Dakika: Erkek’in “3 Mayıs Basın Özgürlüğü Günü” Mesajı *** Gelibolu Belediyesi İletişim Merkezi Açıldı *** Başkan Soyuak İşçilerin Bayramını Kutladı *** CHP’li Özgür Ceylan’dan 1 Mayıs Mesajı *** Uluslararası Çanakkale Savaşları Sempozyumu Yapıldı *** Müzikle Umuda Yolculuk Konseri Verildi *** Başkan Soyuak “Makam Aracı Kullanmayacağım” *** WhatsApp Haber Hattı: 05437951277

Yarışma Böyle Olur…

TGRT Televizyonunda, cumartesi günleri saat 19.45’te canlı yayınlanan “Show Time” isimli bir yarışma programı haftalardır ilginç yarışmaları ve yarışmacıları ile izleyicilerinin karşısına çıkıyor. Bu bir yetenek yarışması, bu bir gözü..

Yarışma Böyle Olur…
Yayınlanma: 194 Okuma

TGRT Televizyonunda, cumartesi günleri saat 19.45’te canlı yayınlanan “Show Time” isimli bir yarışma programı haftalardır ilginç yarışmaları ve yarışmacıları ile izleyicilerinin karşısına çıkıyor.

Bu bir yetenek yarışması, bu bir gözü karalık, bu bir hayata hodri meydan okuma yarışması, bu bir zerafet ve estetik yarışması, bu el hünerlerinin sergilendiği bir yarışma, bu sesin gırtlaktan veya bir testereden çıkıp çıkmadığına değil, yapılan işin gösteri yönüne bakılan bir yarışma, bu bir break dans yarışması değil, break dansı bale, pandomim, latin ezgi ve hareketleriyle birleştirmeyi başarabilen insanların gösterisi.
Sunuculuğunu Aysun Kayacı ve Alp Kırşan’ın yaptığı, jürisinde de Haldun Dormen gibi bir üstadın, müthiş kardeşler Behzat ve Süheyl Uygur’un ve ayrıca Hande Ataizi’nin bulunduğu Show Time, reyting olarak nerelerde seyrediyor bilmiyorum, doğrusu merakta etmiyorum. Çünkü reyting olarak nerede olduğu değil, bana verdiği haz önemli…
Behzat Uygur’un son programda söylediği güzel bir söz vardı. “Zirveye çıkmaktan daha önemlisi, orada kalmaktır”. Bir haftalık başarı değil, devam edebilen başarılar daha önemli tabii ki. Bu arada programın bence en zayıf yanı kameraların çekimleri ve resim seçicinin zamanlaması. Buna dikkat ettikleri takdirde program daha da zevkli bir hal alacaktır.

Son haftanın yarışmacılarından, Erol Tangut öyle bir aksiyon ile sahne aldı ki; pes doğrusu, gerilim had safhada, cellat ve iki muhafız eşliğinde sahneye çıkıyor ve gösterisine başlıyor. Görsellik açısından harika, belli ki derslerine iyi çalışmışlar. El ve ayak ile kiremitleri kıramayan muhafız, perende atarak ve kafa üstü kiremitlere doğru bir dalış yaparak onları dağıtırken tabii ki alkışı hak ediyordu. Dört adet bıçağı olan giyotin ise nefeslerin tutulmasına neden oluyordu. Jürinin ve altına konulan tahtaların sayesinde kontrolü yapılan giyotin, Erol Tangut’un üzerine hızla iniyor ve o anda yüksek konsantrasyon halinde bulunan yarışmacıya hiç bir şey olmuyor.
İkinci yarışmacı Özay Karagöz, yani bay barmen, elinde ki şişelerle ve gözü kapalı şekilde yaptığı gösterilerle gönülleri feth eden Özay, Elvis Presley tiplemesiyle sahne alıyor ve alkışı hak ediyordu ama devamı gelmiyordu. Şişeleri düşürmesi, panik yapmasına neden oluyor, gösteriye bir seyirci alacağım diyerek, seyirciyi kandırması ve kendi elemanını alması ve bunun açığa çıkması onun için hoş şeyler değildi. Yakışmadı da…
Bir başka yarışmacıda ilk öğretim öğrencisi olan ve güzel türkü okuyan Barış Bodur’du. Barış küçük yaşına rağmen, ilk üç arasına neredeyse abone oldu. Yarışmaya katılması ne kadar doğru, tartışılır ama bunun cevabını uzmanlara bırakmak daha doğru olur diye düşünüyorum. Bence tabii ki önce eğitim gelmeli!

Sonra sahneyi Emrah Baygın alıyor, gerçekten de baygın. Kafasında taşıdığı kadehlerle ve bardaklarla müzik eşliğinde gerçekten zor işler başarması sayesinde yoluna devam ediyor. Gördüğüm kadarıyla yapacağı pek bir yenilikte kalmamış ki; gösterisine dansöz getirmeye başladı. Oysa daha önceki haftalar da kafası üzerinde dört beş dolu kadehle iyi işler yapmıştı.

Programın en ilginç yarışmacılarından biri de “Mercedes Smart’ı okuyacağım şiirlerle kazanacağım” diyerek ne kadar iddialı olduğunu daha yolun başında açıklamış olan Uğur Kanbay… Uğur henüz onbeş yaşında ve gerçekten de mükemmel bir sese sahip. Sesinin yanında ezber yeteneği ve yorumlamasıyla da geçtiğimiz haftaların en dikkat çeken isimlerinden biriydi. Gelen birincilikler de tesadüf değildi. Ne olduysa oldu ve Uğur Kanbay şiirini unutuverdi. Bir anda donup kaldı ve jüriye dönerek şiiri unuttuğunu söyledi. Masumiyet ve iyi niyet! Canlı yayında bunlar olabilecek şeylerdi her ne kadar olmaması gerekse de; ve oldu. Uğur’un imdadına Süheyl Uygur yetişti, Behzat Uygur ve Büyük usta Haldun Dormen araya girerek kaybetmenin çok kolay ama kazanmanın ne kadar zor olduğu konusunda topluma adeta bir ders vererek Uğur’u önce sakinleştirdiler, moralini düzelttiler ve bir yarışmacı sonrasında yeniden yarışmasını sağladılar. Sonuç ne mi oldu? SMS oylarıyla yapılan finalde Uğur birinci oldu. Yani kaybedilmesi çok kolay iken kaybedilmedi, kazanılması çok zor iken ise kazanıldı. Bence ders konusu olabilecek bir olay yaşanmıştı ama anlayana… Bundan sonra Uğur’un üzerine düşen görev daha dikkatli olmak ve hataları tekrarlamamak.
Bir diğer yarışmacı da Esengül Taşkıran, Esengül taş kırmıyor ama harikulade türkü okuyor. Üstelikte kendisinin okumak istediği türküler okutulmamasına rağmen. Gösterisinin finalinde Aysun Kayacı ile yaptığı ikili Ankara oyun havası gösterisi de hoştu. Bir de neden kendi istediği türküleri okuyamıyor. İzleyenler merak ediyordur diye düşünüyorum.

Destination Crew – yani Son Nokta; Yarışmaya Bursa’dan katılan bu grubun break dans ve animasyonlu, gösterileri mükemmel, efektler, kurgu, sunum harika, ama Hande Ataizi’nin canlı yayında grubun yarışma numarasına SMS göndermesi de bir jüri üyesi olarak yakışmadı. Jüri tarafsız olmalı, objektif olmalı, düşüncelerini yerli yerinde kullanmalı.

Ali Turan ve Bülent Gülşahin ikilisinin ateşli gösterileri, ağzında beşli şamdan, elinde üçlü ateş çubukları, yerde yanan halı ve tek teker bisiklet üzerinde gösteri yapmak her babayiğidin harcı değildi, bu ikili geçtiğimiz hafta da yılan ile gösteri yapmışlardı ama işin içine ateş ve yılan girince ikili de sonuncu olarak elenmekten kurtulamadı.
Takım 34 isimli bir break dans grubu daha var ki; geçtiğimiz haftalarda ki performanslarını katlamışlar. Garip yaratıkların saldırılarıyla başladı gösteri, koreografi, kostümler, müzik ve baleyi andıran hareketler break dansın önüne geçti. Altı kişiden oluşan grubun uyumu çok iyiydi ama finalde ki kilise çan sesi neyin nesiydi pek anlamadım?

Son yarışmacı yine türküleriyle ön plana çıkan Harun Ateş’ti; bu kez türkü değilde Ahmet Kaya’dan kalma bir özgün parça seslendirdi. Parçanın bir çok yerinde falso yapmasına rağmen elenmekten kurtuldu. Tavsiyem böylesine ilginç ve renkli bir programı izlemeyenleriniz varsa mutlaka izlesin.

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.