Günü Değil Geleceği Kurtarmak!

Gelibolu Gaste’deki bu ilk yazımda toplumsal bir konuyu yazarak başlamak istiyorum.

Toplumsal bir konu deyince hemen bir parantez açıyor ve bu akşam Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında oynanacak derbi müsabakasından bahsedeceğimi belirtmek istiyorum.

Evet yüz yıllık tarihi çınarların kapışmasından bakalım kim karlı çıkacak ve taraftarlarının yüzünü kim güldürecek? Futbol müsabakasının neresi toplumsal diye düşünenleriniz mutlaka olacaktır ama böyle düşünmek pekte doğru bir düşünce şekli değil. Çünkü toplumumuz içerisinde futbolun inanılmaz bir etkisi olduğunu görmemek imkansız.

Futbol bir heyecan, futbol adrenalin ihtiyacını yüksek oranlarda karşılayan yapay bir ilaç, futbol dünyanın en büyük görsel şovu, futbol toplumları birbirine kaynaştıran bir barış oyunu ama ne yazık ki; futbolu bir oyun, bir spor, bir dostluk, bir şov olmaktan çıkarmak ve toplumsal bir kanayan yara olmasını sağlamak için uğraşanlar oldukça işimiz zor diye düşünüyorum.

Futbolun güzelliklerinden bahsetmek, onun ruhsal, görsel, kaynaştırıcı bir oyun olduğunu unutmadan futboldan bahsetmek, onu böyle yaşamak, doyasıya tadını çıkarmak varken, günlük başarılar elde etmenin peşinde koşmak ve olası bir başarısızlıkta neredeyse savaş ilan etmek kime ne fayda getirir ki? Böyle bir davranış toplumsal yapımızda ne gibi kötü etkiler bırakır, hiç düşünülmez mi?

İşte bu yüzden futbolun toplumun ruh sağlığı üzerinde de çok büyük bir etkisi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Futbol son yıllarda spor olmaktan, oyun olmaktan çıktı, büyük bir rant elde etme aracı oldu. Profesyonelliği tam olarak algılayamamış yöneticilerin elinde bilinçsizce yönetilen kulüpler, topluma ne verdiklerini bilmeden ulu orta konuşan yöneticiler hiçte iyi örnek olmuyorlar. Unutmamak gerekir ki kulüpler elde ettikleri başarı veya başarısızlıklarla günlük yaşantımız içinde bile çok etkililer. Hem de öylesine etkili ki, hafta sonu oynanan maçlardan sonraki ilk iş günü kazanan taraftarlar için çok verimli geçerken kaybeden taraftarlar için ise tam tersi ruhsal bir çöküntü içinde geçiyor.

Bugün yine toplumsal bir olay olacak ve Fenerbahçe ile Beşiktaş karşı karşıya gelecekler. Evet az önce de dediğim gibi asırlık çınarların mücadelesinden kim yüzünün akıyla çıkacak yada kim taraftarlarını üzecek? Burada en önemli konu karşılaşmanın centilmence ve dostane geçmesi ve kazananın da kaybedenin de sportmence mücadele edip başı dik bir vaziyette sahayı terk etmesi.

Futbol kamuoyunda ortamı gerici mesajlardan kaçınıldığı söylense bile, genelde bunun tam aksi yapılır ve günlük bir başarı elde edip taraftarı, camiayı mutlu etmek tercih edilir… Eee ne de olsa dilin kemiği yok. Sonrası hiç düşünülmez. İşte burada toplumun tüm bireylerini ilgilendiren bir konu var ki; o da şu, “GÜNÜ DEĞİL GELECEĞİ KURTARMAK”.

Ey büyük kulüplerimizin, büyük başkanları, ağalarımız, takımlarının renklerine gönül verenler, takımınızı şarkılarla, tezahüratlarla destekleyin, onları alkışlayın, Türk futbolunun geleceği için, Türk insanının mutluluğu için, toplumsal bütünlük için işte fırsat. El ele, gönül gönüle, içten ve samimi bir fotoğraf vermeniz yeter…

İşte hepsi bu ve göreceksiniz ki toplumsal bir etki arkasından mutlaka gelecektir. Bugün olmasa bile yarınlarda mutlaka etkisi görülecek ve gelecek nesillere anlatılacaktır. Anlatılan olmak istemez misiniz? Geçtiğimiz yıllarda futbol federasyonunun bir sloganı vardı: LÜTFEN; Dostça ve kardeşçe bir müsabaka oynanması dileğiyle Bu fırsatı kaçırmayalım.

Eski site okunma sayısı (1354)