Son Dakika: Çanakkale’de “Şehitlerin İzinde Gazilerin Gölgesinde” Programı *** Çanakkale’de Narkotik Operasyonu *** ÇOMÜ’den Şehre Değer Katacak Sanat Merkezi *** Çanakkale’nin Minik Yüreği İsa Berat İçin Umut Olalım *** Türkiye’nin Ekonomik Gerçekleri ve Çocuklarımızın Geleceği *** WhatsApp Haber Hattı: 05437951277

Neleri Kaybettik, Neyi Kutluyoruz?

Bugün 23 Nisan, öyle değil mi? Yüce Meclis’in açılışının 101’inci yılı… Tam 101 yıl geçmiş. Peki, o günlerden bu güne neleri kaybettik? Mesela, Atatürk’ün emriyle vatan yapılan Süleyman Şah Türbesi’ni..

Neleri Kaybettik, Neyi Kutluyoruz?
Yayınlanma: 932 Okuma

Bugün 23 Nisan, öyle değil mi?
Yüce Meclis’in açılışının 101’inci yılı…
Tam 101 yıl geçmiş.
Peki, o günlerden bu güne neleri kaybettik?
Mesela, Atatürk’ün emriyle vatan yapılan Süleyman Şah Türbesi’ni kaybettik!
Mavi Vatan’daki tam 19 adamızı kaybettik!
Daha dün, Mavi Vatan’ı savunan amirallerimizin özgürlüklerini kaybettik!
Sadece Süleyman Şah Türbesi ve adalar mı sanıyorsunuz?
Hayır!
Anakaramızdan vatan topraklarını da kaybettik. Başta sahil kesimleri olmak üzere birçok vatan toprağını yabancılara sattılar!
Gerçek miktarı bir AKP, bir de Allah bilir. Ama çeşitli verilere göre, 2003-2012 yılları arasında yabancılara satılan toprağın yüzölçümü 137.000.000 m2’den fazla. Zaten 2015 yılından bu yana yabancılara toprak satışı ile ilgili, TUİK üzerinden veri paylaşımını da durdurdular. Sadece AKP döneminde Suudi’lere satılan toprak miktarı 3.075.196 m2.
Gidin bakın o güzelim sahil kesimlerine, Türk neredeyse azınlıkta yahu!
Atatürk’ün vasiyetine rağmen, Atatürk Orman Çiftliği’nin tam 37.000 m2’sini Coni’ye sattılar!
Topraklarımızı da, şerefimizi de, itibarımızı da babalar gibi sattılar!
Ordu=Disiplin=İtibar=Zafer demektir.
Fakat ne istedilerse hepsini verdiklerinin yediği halt yüzünden, ordumuzun itibarını kaybettik!
Astın üste, üstün asta saygısını, sevgisini ve güvenini kaybettik!
Sarıklı ve cübbeli amirallerin boy gösterdiği ve çeşitli tarikatların aynı birer zehirli sarmaşık gibi el attığı bir orduda, disiplinden bahsedilebilir mi?
Disiplinimizi kaybettik!
Askeri sağlık sistemimizi kökünden kaybettik!
Düşünün bir kere, at ve köpeklerinin kendi hekimleri olduğu halde, askerinin askeri hekimi olmayan dünyadaki tek orduyuz!
Şeker fabrikalarımızı, basma fabrikalarımızı kaybettik!
Tam 8 ilde üretim tesisi bulunan bir kâğıt fabrikaları zincirimiz vardı. Taa Japonya’ya bile kâğıt ihraç ediyorduk.
SEKA’yı kaybettik!
Hani Ulu Önderimiz Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ‘ne konu olan liman ve tersanelerimiz vardı ya…
Babalar gibi sattılar!
Limanlarımızı ve tersanelerimizi kaybettik!
Milliyetçiliğimizi ayakları altına aldılar, T.C.’yi indirdiler, Türk adını sildirdiler!
Andımız’ı kaldırdılar!
Andımız’ı kaybettik, Andımız’ı! Hem de kanırta kanırta aldılar elimizden.
23 Nisan hangi gündü?
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı gün. Yani milletin ulusal egemenliğini vekilleri ve meclis yoluyla kendi eline aldığı gün…
Deyin hele, yetkileri tırpanlanmış Meclis mi egemen şimdi?
Evet, sureten bir meclisimiz var, ama biz o açılışını bayram yaptığımız Meclis’i bile (etkinlik yönünden) kaybettik!
Tutuklu gazeteciler, yazarlar, çizerler yönünden dünya rekorları kırmadık mı?
Biz; sesimiz ve nefesimiz olan özgür gazetecilerimizi, cesur yazarlarımızı ve çizerlerimizi, hak ve halk aşığı ozanlarımızı kaybettik!
Hepsinden daha vahimi milli birliğimizi kaybettik! Yoksa; tarihi bir, kültürü bir, töresi bir, ülküsü, inancı, tasası ve kıvancı bir olan bir ulus “illet ve zillet” diye ikiye bölünebilir miydi?
Atatürk boşuna dememişti: “Ulusal egemenlik, ulusun namusudur, onurudur ve şerefidir” diye.
Milletin bütün namuslu, onurlu ve şerefli evlatlarına sesleniyorum: Şimdiye kadar yaptıkları, bundan sonra yapacaklarının önsözü ‘dür. Yahu adamlar Nutuk’u yasaklıyorlar! Yapılmak isteneni hala görmüyor musunuz?
Gözleriniz kör, kulaklarınız sağır mı oldu, aklınız mı durdu, yoksa nutkunuz mu tutuldu?
“Neredeeeenn, nereyeeee” öyle değil mi?
Oysa 23 Nisan, Tek adamlığa atılan ilk çelmeydi…
Milli egemenliğin verdiği ilk meyveydi!
Kulluktan eşit bireye geçişin adıydı 23 Nisan.
Cehaletin önüne gerilen ilk set…
Yobazlığın sultasına vurulan ilk ket…
Kedere gem vurmanın, kaderini elinde tutmanın, gafleti bozguna uğratmanın ve baharla birlikte çiçek olmanın adıydı 23 Nisan.
Harlanmış bir ateşin, hakça bir üleşin, mertçe bir güreşin ve çocukça bir gülüşün adıydı 23 Nisan…
E diyorsunuz ki, bugün 23 Nisan.
Yani bayram…
Neyin bayramı?
Milli egemenliğin…
Kutlayacak mısınız?
İyi de, Atatürk egemenliği bir kişiden alarak ulusa teslim etmişti.
Siz ne yaptınız?
Siz o egemenliği, bir tek adama geri verdiniz! Hem de kendi ellerinizle verdiniz.
Şimdi “Ulusal Egemenlik” mi kaldı ki kutlayacaksınız?
Özgürlüğünüz mü var ki, kutlayacaksınız?
Bakın, lebalep kongreler yapılırken hiçbir engel yoktu, yandaş ve kandaş cenazelerinde oluşan izdihamın da hiçbir sakıncası yoktu, öyle değil mi?
Ama şimdi, konu 23 Nisan olunca, sokağa çıkma yasağı var!
Hadi çıkın sokaklara…
Kutlayın da göreyim.
Zaten, hak etmeyenlerin canı cehenneme!
Ama hak edenler için: Büyük Türk Milleti’nin “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” Kutlu Olsun.

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.